6 Ağustos 2011 Cumartesi

en büyük hobim imdb'de hangi ünlünün doğum günü olduğunu öğrenmek sanırım.


bu yüzden mutlu yıllar andy.

5 Ağustos 2011 Cuma

bugün çok küfretmek istiyorum. şöyle güzelce, ağız dolusu.
tek başıma kaldığım zamanlarda yapıyorum bazen. böyle çok küçük bi sakarlığıma hayvan gibi küfrediyorum. gülüyorum da kendime.

rüyamda "je veux te voir"ı feysbokta paylaşıyodum. çok garipti.

26 Temmuz 2011 Salı

bump.

Ölmek üzere olan bir ağacın son yaprağı gibi titredi rüzgarda.
Ayak seslerimi duymasını istedim.
Sadece bir an için irkildi.
-Sigara ister misin?

+Elbette.
+Bir tane alırım.

-O kalabalıktan benim kadar sıkıldın mı?

+Buraya parti için gelmedim.
Senin için geldim.
Seni günlerce izledim.
Bir erkeğin isteyebileceği her şeye sahipsin.
Vücudun... sesin.
Gözlerin.
Gözlerinde gördüğüm şeyler.

-Gözlerimde gördüğün şeyler nedir?

+Çılgın bir sakinlik görüyorum.
Kaçmaktan bıkmışsın.
Karşılaşmak zorunda olduğun şeyle karşılaşmaya hazırsın.
Ama tek başına karşılaşmak istemiyorsun.

-Hayır.
Tek başıma karşılaşmak istemiyorum.

+Rüzgar elektrik oluşturur.
O, yumuşak, ılık ve sanki ağırlıksız.
Parfümü, gözlerime yaşlar getirecek kadar güzel.
Ona her şeyin yoluna gireceğini söyledim.
Ona, korktuğu şeyden kendisini koruyacağımı söyledim.
Ona.
Onu sevdiğimi söyledim.
Susturucu, silahın sesini bir fısıltıya çeviriyor.
Son nefesine kadar ona sarıldım.
Ama neden kaçtığını asla bilemeyeceğim.

12 Temmuz 2011 Salı

lan. hangi filmi izlesem.

hep böyle olur işte. film seçme aşaması, film izlemenin yarısı kadar sürer.

human behaviour.

ben bugün.
kaşlarımı aldırdım yeniden. uzatmıştım. görenler, çaktırmadan incelemeye çalışıyordu hatta. biraz hüzünlüydü.

ben kararsız insanları sevmiyorum. sevmemek değil aslında, yoruluyorum onlar karşısında. ama ben de çok kararsız bi insanım işte. sanırım insanlar, başkalarında, kendilerine benzettikleri huylar karşısında sinirleniyorlar. ben kararsızım, bencilim, mızmızım, şikayetçiyim, felan filan. kabul ediyorum. ama en katlanamadığım insan tipi de bu özellikleri içinde barındıran oluyor.
böyle işte.

bazen ne istediğimi bilemiyorum. sonra ne istediğini bilemeyenlerle karşılaşıyorum. karışık oluyor. nedense taraflardan birinin hep kendinden emin olması gerektiğini hissediyorum. konuşmayı yönlendirmek adına değil, güveni sağlamak için. aksi takdirde bi garip oluyor. aslında bazen, durup düşününce, emin olmanın da gereksizliğini düşünüyorum. her şey "o an" nasıl gelişiyorsa, öyle devam etmeli diyorum. carpe diem felan değil. zaten onu savunan biri de değilim. sadece, bazı kararlar almak, bişeyler yüklemek, bazen insana "zorundalık" hissini yaşattırabiliyor. bundan da hoşlanmıyorum.
arası var mı peki. yok.

gidiyim, çikolata yiycem.

28 Haziran 2011 Salı

mesela.

ağladıktan sonra bir durgunluk gelir ya. hafif baş ağrısına rağmen dinginleşmiş, sakinleşmiş kafa. işte, onu seviyorum. çünkü, söyleceğin şeyler için cesaret buluyorsun.
babam sol gözün küçülmüş sanki dedi bu yüzden.
ben de yolculuk, yorgunluk. uyuyamamaktandır.
dedim.

24 Haziran 2011 Cuma

memory.

ben az çiş yapan bir insanım. bu yüzden de etrafımdaki insanlar, yaşlandığımda çişimi altıma yapacağımı söylüyorlar. ama ben unutuyorum çiş yapmayı. mesela bir keresinde 26 saat boyunca yapmamıştım. nasıl tutuyorum içimde bilmiyorum.
yemek yemeyi de unuttuğum oluyor. ama çiş kadar sık değil. çünkü yemek yemek çiş yapmaktan daha zevkli. aslında yeni tatlara pek de açık değilim sanırım. çünkü burada bana peynir denettiriyorlar. hele bir tanesi vardı ki, camembert. tanrım. hayatımda böyle pis kokulu ve çirkin tatlı bir peynir yemedim.
sonra ablam da bana çok "tradisyonelsin." dedi. ablam bazı fransız kelimeleri türkçeye çevirip kullanıyor. mesela metro alalım diyor. kızıyorum, pazardan domates mi alıyosun ya, metroya binilir, alınmaz diyorum. tamam diyor, ama unutuyor işte yine de.

eve dönmek istemiyorum aslında.